Her genç kızın aklının bir köşesine yatırdığı, üstünü ipek nevresimlerle kapattığı bir cam kavanozu vardır. İçine koyduğu her şeyin bir gün yaşanma ihtimalinin umuduyla ama o ana kadar asla yaşanamamış olma durumunun ağırlığıyla kavrulur. Bir zamanlar, der kendine, bir zamanlar yaşamak istediğim şeyler vardı.
Şimdi o yaşanamamış ihtimalleri hak etmediğimi düşünerek kendime adeta işkence ediyor, yaşanması üzerine ellinci borcumu yaptığım içimdeki o küçük kızla yüzleşemiyorum. Özellikle geceleri içimi bir sıkıntı basıyor, dört metrekarelik odada ne kadar volta atılabilirse o kadar atıyorum da içim içime sığmıyor. Bir yere dolamıyorum, bir yerden taşamıyorum. Hep bir kavga var içimde, hep bir gürültü patırtı halindeyim de öte yanımda kimsenin geçmediği bir yol varmış gibi.
Geçen günlerde aynaya bakma gafletinde bulundum. Zihnimin bir yerinde üzeri toz tutmuş, ne olduğu dahi seçilmeyen bir şey vardı. Merakıma yenik düştüm, üzerinde elimi gezdirince anladım ayna olduğunu. Keşke hiç merak etmeseydim, dediğim çok oldu o andan bu ana da... bir olmuşa bir ölmüşe çare yoktur şu hayatta.
"Sen altı enkaz olan bir araziye hem yıkılmasın, hem kıpırdamasın dediğin bir ev inşa etmeye çalışıyorsun."
Bundan yıllar önce müzikle uğraşmak istediğimi söylemiştim kendine, hevesimi kırmışlardı, cam kavanozun ilk misafiri oydu. Sonra resimle uğraşma hayalim geldi, onlarca zorlamadan ve sanat okuluna gitmeye verilmeyen izinlerden sonra kavanozun ikinci ziyaretçisi hazır ve nazırdı. Bir yerlere gitme, bir şeyler giyme, sabaha kadar dertsiz tasasız sokaklarda arkadaşlarımla gezme, bedenimi sevme, kendime hakaret etmeme... 15 yaş bir genç kızın cehennemidir, hepsini tek tek attım o kavanoza.
Artık hangisinin arkasından ağlayacağımı seçemiyorum. Yeni dilekler diledikçe kavanoza atmaktan korkuyorum, kendime bir yer edinemiyorum, enkazın üstüne ev dikemiyorum...
Artık çok beğendiğim bir kıyafeti alırken heyecanlanmıyorum, sevdiğim bir yemeği yemek beni mutlu etmiyor, bir yerlerde gezmek istemiyorum, resim çizerken kıpır kıpır olmuyorum, şarkı söylemeyi eskisi kadar sevmiyorum... Eskiden bir hevesim vardı, artık onu hissetmiyorum.
Yaşanamamış ihtimallerin açık denizinde boğuluyorum, yüzme bilsem de yüzmek istemiyorum.